18 Temmuz 2014 Cuma

DEMİR ADAM/İLK ADIMLAR...

Bugün 18 Temmuz 2014 oğlum ilk adımlarını attı… Gazze bombalar altındayken, oğlumun bağımsızlığına ilk adımları bunlar… Sevincimiz, hüzne karıştı… Dünyanın bir yerlerinde esaret varken, benim miniğim bağımsızlığını ilan ediyor… Başkalarının yavruları tehdit altındayken, yalnız kalmışken, çaresizken, ana-babaların kolları boşken, gözleri yaşlıyken, bir şehir yıkılmışken, oğlum özgürlüğüne koşuyor… Karmakarışığım…
Hep O’nun ilk bağımsız adımlarını attığında yanında olmak istedim… Bu ilk adımların heyecanını kaçırmaktan korktum. Çalışan annenin kaderi işte… Ama kaçırmadım, bugün sabah bağımsız ilk adımlarını attı hatta koştu benim biriciğim… O heyecan görülmeye değerdi… Ne kadar heyecanlandı, ne kadar mutlu oldu anlatmaya kelimelerin gücü yetmez…
Canım oğlum, her adımın sana heyecan versin, hayatta attığın her adımdan mutlu ol… Annen hep yanında, düşme diye arkanda, sağında, solunda… Olur da bir gün düşersen korkma, kaygılanma…Uzat ellerini, yanındayım….
 
Demir'in Gelişimsel Kütüğü'nden- Tarihe Not:)

14 Temmuz 2014 Pazartesi

KUTLAMALAR/DEMİR ADAM ARTIK ÇOK DİŞLİ

Bir kutlamayı daha geride bıraktık. Bu tip organizasyonları yapmak, düşünmek, fikirler üretmek bana çok büyük bir heyecan veriyor. Hele ki ürünler ortaya çıkınca, iltifatlar alınınca değmeyin keyfime:) Canım oğlum belki bu kutlamaların hiç birini hatırlamayacaksın ama hepsi senin için, bu satırların hepsi senin için yazılıyor... Bütün özel günlerini böyle coşkuyla, hep beraber kutlarız inşallah..
Demir Adam'ın dişleri 13. ayda çıkmaya başladı. Daha erken çıksaydı sanırım bu kadar hazırlık yapamazdım, çünkü doğum günü ile çok meşguldüm. Doğum günü postunu hala okumadınız mı yoksa? o zaman hadi bakalım tık tık :)
Öncelikle bu çocuk diş hediğinde ne giyecek? Peki bu anne ne giyecek? soruları her kutlamada olduğu gibi karşımıza çıktı. Ben de yürüyüş yolumda düşünürken,  oğlumun 13. ayda çıkan iki dişine ithafen üzerinde "Demir Adam Artık Çok Dişli" yazan yazan t-shirtler bastırma kararı aldım. Önce sadece Demri Adam'a bastıracaktım bu t-shirtü ama sonra kendime hatta kırtasiyeye girince eşime de bastırma kararı aldım. Eşim öyle bir örnek giyinmeyi pek sevmese de bizi kırmayıp, en azından fotoğraf çekimi bitene kadar giydi bu t-shirti :)
Eğer siz de böyle bir baskı  yaptırmak istiyorsanız, işlem basit. Hemen bilgisayarınızda bir word sayfası açıyorsunuz, istediğiniz word art'ı seçip metninizi yazıyorsunuz. Sonra baskı kalitesine güvendiğiniz, t-shirtte basan bir kırtasiyeye, pamuklu kumaşınızla gidip baskı işlemini yaptırıyorsunuz. Bazı kırtasiyeler de t-shirt, alttan çıt çıtlı badi bile bulunuyor bu arada:)
Ben bir gece öncesinden yakasına keçeden papyon kesip yapıştırdığım, tshirti götürdüm.
 
 

Az önce yazdığım gibi kırtasiye de niyeti bozup, eşime de bir t-shirt bastırdım:)
 

 
Gelelim konuklara hediyeye:) Demir ek besinlere geçtiğinde ilk şeftali suyunun tadına bakıp, bayılmıştı:) İşte bu nedenle konuklarıma şeftali reçeli vermeye karar verdim. Annem mis gibi şeftali reçeli yaptı. Ellerine sağlık annemmmm:)
 
 
Üzerindeki dişlere gelinceee,  masa örtüsü diktirmek için gittiğim terzinin yanındaki nikah şekercisine "aaa bi bakıyım şuraya" deyip girişim ve torbamda bu seramik dişlerle çıkışım arasında 5 dk. var:) Alışveriş hızıma kimse yetişemez demiş miydim :)))
 
 
Konuklara bir diğer hediyem ise seyahat boy ağız çalkalama suyu:) tabi orijinal etiketini çıkartıp, üzerine "Demir Adam Artık Çok Dişli" yazan etiketleri yapıştırmayı da unutmadım...
 
 
Malum bu partimizde  konseptimiz diş, hediyelerimiz hep ağızla,  dişle ilgili olsun dedim:)

 
Yürüyüş yolumda ilk aklıma gelen aslında diş macunu  kutusu yapıp, içine diş macunu koymaktı. Google'dan bir diş macunu kutusu örneği bulup, eşim de üzerlerindeki yazıyı değiştirince, ortaya bu diş macunları çıktı:) Google sen olmasan ben ne yapardım!:) Kutuların içine de seyahat boy diş macunlarını koyduk. Tatille çıkarken ağız sağlığınız için macununuz, ağız çalkalama suyunuz bizden;)


Tabi bu hediyeleri koymak için bir hediye poşetine ihtiyaç vardı. Bunun için Gimat'tan bu karton poşetleri aldım...

Üstüne de kendim Word programında etiketlerini hazırladım. Google Google, dişler tabiki Google'dan;)
 
Eeeee bu tip kutlamalar kurabiyesiz olmaz:) Hele ki anne kurabiye yapmaya meraklıysa hiç olmaz;) O nedenle üzerinde "Demir Adam Artık Çok Dişli" yazan kurabiyeler yaptım. Konsept renlerimiz mavi-yeşil olduğu için renkleri de ona göre ayarladım;)
 

 
Diş şeklinde kurabiye yapmadan da olmaz dedim:)

 
Demir Adam'ın doğum günü hazırlıkları sırasında patlamış mısır kutusu yapmayı, çikolata kaplamayı öğrendiğim için, "bu öğrendiklerimi pratik yapmalıyım" diyerek diş hediği içinde hazırladım:)
 

 
bu arada çikolata olarak nesle çok güzel kaplanıyor. İçinin jelatinindeki nesle yazısı da pek belli olmadığı için özel üretimmiş gibi duruyor :)

 
Hayatımda ilk defa bu parti için "beze" yaptım. Şekilleri bi anormal olsa da tatları ve kıvamı güzeldi;) Bu kavanozları dolduracak hacimli ve yenebilen ne olabilir diye düşünürken aklıma bezenin gelmesiyle renkli bezeler yapma macerasına atıldım:)
 
 
Suları da gene kapladım. Artan dişleri de yapıştırınca hiç de fena olmadı ne dersiniz?
 
 
Eveettt diş hediğinin yıldızı şüphesiz ki"hedik"

 
Bu plastik bardakları da gene Gimat'tan aldım. Gimat 5'de Barış Plastik:) Hemen iki yanda  da kağıt poşetleri aldığım dükkan var bu arada:)

 
Bardakların üzerine etiketleri eşim hazırladı, ben yapıştırıp, tülle bağladım. bu arada tülü ne kadar kalın bağlarsanız o kadar güzel duruyor. üç kat tülü, dört parmak kalınlığında keserek bağladım..

 
Ahhh ahh cup-cakeler. ben  yaptım demeyi çok isterdim ama henüz cupcake yapmaya başlamadım. ama en kısa zamanda bir deneyeceğim ve tahmin edersiniz ki bıkana kadar (şeker hamurlu, kremalı, sade...) bissürü bissürü deneyeceğim:) Bu kekler very cupcake'den. Tunalı'da ve Cepa'da bulabilirsiniz. 3 çikolatasını o gün bulamamıştım ama siz bulursanız kaçırmayın derim;)
 
 
Kutlamaların olmazsa olmazı tabi ki "pasta":) Bu pastayı Demir'in Ayşegül Halası (Canigom) yaptı. Doğum gününde ki iki pastayı da o yapmıştı. İnanılmaz bir el becerisi var... Buradan tekrar füüüüvvvyyyttt (ıslık efekti) ve kocaman bir alkıışşşşş halaya:)
 
 
 
İşte şeker masamızın genel görünümü...

 
Masa örtüsünü doğum günü için diktirdim. Giydirme masa örtüsü diye geçiyormuş dikiş literatüründe;)  

 
 Pekiiii bu dişli Demir Adam aşağıdakilerden hangisini seçti bilin bakalım?
 
 
HESAP MAKİNASI :)) ben eşime mühendisi temsilen "tornavida koyalım" demiştim. O da mesleğine olan hassasiyetinden (!)  "tornavidayla mı yapacak mühendisliği, fonksiyonlu hesap makinası koyalım" dedi. Benim tatlı oğluşum bu bilinçle mi seçti bilmiyorum ama:))

 
İşte böyleeee bir kutlamanın daha sonuna geldik:) Nasıl beğendiniz mi?


9 Temmuz 2014 Çarşamba

AKADEMİK YAZILAR/BİLGİSAYAR, TABLET, TELEVİZYON VE ÇOCUK

Birkaç ay önce farklı editörlerden kitaplarına bölüm yazmam için çeşitli teklifler aldım. Asla kıramayacağım hocalarımın bu isteklerine elbette büyük bir mutlulukla olumlu yanıt verdim. Ama şimdi başımı kaşıyacak vaktim kalmadı gene! Hep yazarken “aaaa bunu blogumda yazayım” dediğim bissürü konu geldi aklıma. Bunlardan ilki çocuklarımızın hayatındaki “Teknoloji” yani televizyon, telefonlar, tabletler…
Bissürü kaynak okudum, araştırdım. Malum bizim oğlan da tablete, telefona ve televizyon kumandasına çok düşkün! “Ayyy bizimkinin bunlara hiiiçç ilgisi yok!” diyen annelerden olmak istedim ama maalesef! Tek çözüm televizyon açmamak, bilgisayarı açmamak, tableti ve telefonu elime almamak! Peki soruyorum size bu mümkün mü?
Araştırmalar bebeklik dönemi olarak adledilen 0-2 yaş arası dönemde çocukların bu teknolojik araçlardan uzak tutulması gerektiğini, 3-6 yaşlarında ise günde sadece 13-20 dakika bilgisayar/tablet benzeri araçlara izin verilmesi gerektiğini yazıyorlar. Biraz az değil mi dediğinizi duyar gibiyim!! Sizlerle aynı fikirdeyim bence de biraz az… Ama gene bu araştırmalar diyor ki çocuklarınızı erken çocukluk döneminde çok fazla teknolojinin esiri yapıp, bunları “elektronik bakıcı” olarak kullanırsanız ilerde çocuklarınızda sosyal uyum problemleri, odaklanma problemleri, postür problemleri görebilirsiniz.
Durun hemen panik yapmayın! “Eyvaaahh bugün tam yarım saat tabletle oynadı” düşüncelerini yazarken hissediyorum. Çocukların gelişimi ve psikolojileri bu kadar da pamuk ipliğine bağlı değil. Üst üste hep aynı durumla, yoğun bir şekilde karşılaşırlarsa gelişim olumsuz etkilenebilir. Panik yok! Süre konusunda ise kendi yaptığım bir araştırma yok ben başka araştırmacıların yalancısıyım! Ama unutulmaması gereken en önemli nokta çocukları elektronik oyunlara alıştırıp, açık hava aktivitelerinden, birlikte oynanan oyunlardan, keyifle yapılan etkinliklerden uzaklaştırmamak. Tablet asla ve asla parkta oynamanın önüne geçmemeli, tercih etmesi gerektiğinde parkı tercih eden çocuklarımız olmalı bence…
Evet tabletler çok eğlenceli ve eğlenirken öğreten bir sürü uygulama var. Asla ve asla karşı değilim! Ama çocukların tüm zihnini ele geçirecek kadar maruz bırakılmaması gerektiği de bir gerçek.
Artık bilgisayar çağındayız. Çocuklarımızı bu teknolojik araçlardan ne kadar uzak tutabiliriz ki. Ama  onlar tablet/bilgisayar başındayken mutlaka yanlarında olalım. Nasıl ki minicik çocuklarımızı başıboş sokağa bırakmıyoruz, sanal ortamlarda da asla yalnız bırakmayalım! Bir “tık”la pornografik görüntülere maruz kalması hiç zor değil! Ya da tabletinize tanımladığınız kredi kartı şifrenizle oynadığı oyundaki tavşana binlerce havuç alabilir. Mutfak masrafı çok kabarır ona göre!!
Bir gün kuaförüm saçımı yaparken, bir taraftan da telefonla konuşuyordu. “Göktuğ dediğiniz daha 6 yaşında hanımefendi nasıl hisse senedi alır” dediğini duydum. Benim kuaförün oğlu internette başıboş gezinirken, bilgisayara tanımlı kredi kartıyla, hisse senedi alıyo! Çocuk daha okuma yazma bilmiyor bir düşünün tehlikenin boyutunu! İnternette kimlerle karşılaşabileceğini, nelerin olabileceğini…
Allah hepimizin yavrusunu korusun. Ama işi Allah’a havale etmeden önce biz yavrularımız koruyalım ve onları asla sanal ortamlara kolayca ulaşabilecekleri durumlarda yalnız bırakmayalım…
Demirle ne mi yapıyorum? Demir telefonun açma kapama düğmesine, televizyondaki reklamlara, tablette ki kayan görüntülere çok meraklı. Bunlardan ben vazgeçemiyorum. Çocuğum model alma evresine, biz ne yaparsak onu yapıyor. Ben de onunlayken telefonu ve tableti elime almamaya gayret ediyorum. Zaten alınca da Demir’in eline geçiyor o ayrı! Televizyona gelince, ben pek TV düşkünü değilim, olmasa da olur, babası da genelde belgesel izler. Belgesel de bizimkinin ilgisini çekmiyor! Ama arada reklam çıktı mıııı hipnotize oluyor! Arada izliyor reklam ne yapalım! Kötüden örnek olmaz! 5 dk falan da çizgi film izliyor…
Akademik kimliğimden sıyrılarak birkaç cümle yazmak istiyorum: Bazen biraz rahat bırakmak lazım, 10 dakika reklam izledi diye çocuklar otistik olmaz. Ya da tablette oyun oynadı diye (oyunun niteliği önemli) sosyal uyum problemi yaşamaz. Ama siz ne kadar yasaklarsanız, o kadar tatlı gelir. Sınırlar olmalı ama esnekliği de olmalı. Ne saatlerce teknoloji esiri olsunlar ne de uzak kalsınlar.
Şimdi de akademik kimliğimle yazıyorum: Çocuklarınıza 0-2 yaş döneminde televizyon izlettirmeyin. Tablet/bilgisayar gibi teknolojik araçlardan uzak tutun. Onların yaydığı elektromanyetik alan bile çocuğun gelişimi için olumsuz bir ortam oluşturur. 3-6 yaşlar arasında 13-20 dakika ile bilgisayar kullanımını kısıtlayın. Aksi taktirde okula başladığında bilgisayarlarda ki renkli ve sürekli değişen grafiklere alışan çocuğunuz, geleneksel öğretim sistemi içinde öğrenme ve odaklanma problemi yaşayabilir…
Her çocuk farklı ve kendine özel… Her aile farklı bir yapıya sahip…
Çocuk sizin, karar sizin…
Sevgiler….

 

 

30 Haziran 2014 Pazartesi

DOĞUM GÜNÜ PLANLAYANLAR İÇİN 10 ÖNERİ (Bir Doğum Günün Perde Arkası)

Ne zamandır kamera arkası postu yazacağım bir türlü başına oturamadım. Doğum günün üstünden tam bir ay geçti, ancak yazabiliyorum. Bunda işleri yarım bırakıp tatile gidişim, hasta bir çocukla dönüşüm, ne işlerin ne de bebeğimin sağlığının bir türlü düzene girememesi sanırım geçerli mazeretler. İşler son sürat devam ediyor, fakat oğlum iyileşti ya “vız gelir” hepsi diyerek doğum günü yapacak arkadaşlarıma önerilerimi yazmaya başlıyorum.

Öneri 1. Eğer açık havada doğum günü yapacaksanız, mutlaka iç mekanı da organizasyonunuza uygun olsun. Çünkü yaz günü bile olsa aniden bastıran yağmurlara engel olamıyorsunuz. Neyse ki bahar ayı olmasına rağmen Demir Adam’ın doğum gününde yağmur yağmadı, çünkü iç mekan yetersizdi. Ama stresi bile yetti.

Öneri 2. Mekanın sahibine kaçta gelip kaçta gideceksiniz, o mekanı nasıl kullanacaksınız gibi ayrıntılı bilgileri de vermenizi öneririm. Biz mekan sahibesine bu tip bilgileri vermemize rağmen oğlumun ilk doğum gününü bana zehretti. Mekanın kaçta hazır olması gerekiyor, masalar nasıl yerleşecek mutlaka önceden konuşun. Yoksa kendinizi masa taşırken bulup “bu işte bir terslik” var diye düşünürken bulabilirsiniz. Tıpkı bizim gibi! Ya da mekan sahibesi kapıdan çevirdiği tek bir müşteri için “sizin yüzünüzden bir sürü müşteri kaçırdım” diyecek kadar küstahlaşabilir.

Öneri 3. Unutmadan servis elemanları ve sayısı hakkında mutlaka görüşün. Bir ara ben masalardan tabak toplayıp, tabak getirirken kendimi buldum! Ne oluyo yaa dememe kalmadan, “çatallar ikinci çekmede” diyen bir sesle karşılaştım!!!
Öneri 4. Daha önceden bu tip organizasyonlara kapılarını açmış bir yeri tercih etmenizi öneririm. Yapılan organizasyon sayısı, bu organizasyonlarda ki katılımcı sayısı gibi bilgiler çok büyük önem taşıyor. Bizim seçtiğimiz kafe daha önceden bu tip organizasyonlar yapmasına rağmen sanırım ilk defa bu kadar kalabalık bir misafir grubuna kapılarını açtılar ve maalesef çuvalladılar!!!
Öneri 5. Menü önemli olan bir başka nokta. Zaten günümüz doğum günlerinde cupcake, kurabiye demirbaş oldu. Malum doğum günü pastası da var. O nedenle tuzlulara ağırlık vermenizi öneririm. İçeceklere gelince, zaten bebek doğum günlerinde genellikle meyve suyu, çay, kahve gibi içecekler tüketiliyor. Bunları sayıya bağlamamanızı, limitsiz tutmanızı öneririm. Çünkü kim, ne kadar, ne içti hesabı yapmak gerçekten çok zor. Benim tercih ettiğim mekanın en avantajlı tarafı bu oldu çünkü, herkes istediği kadar yedi, içti. Bol bol yetti hatta artanları yanımıza paket yaptılar. Bir de her şey çok lezzetliydi. Şimdi yiğidi öldürelim ama hakkını verelim değil mi? :)
Öneri 6. Az kalsın yazmayı unutuyordum. Organizasyon saati çok önemli. Çocuğunuzun uyku saatlerini hesaplayarak, en keyifli olduğu saatlerde partinizi planlamanız belki de en önemli nokta. Uyuyamadığı için huysuzlaşan bir çocukla partiye ev sahipliği yapmak gerçekten çok zor olur. Neyse ki Demir Adam uykusunu almış, partisine hazırlanmıştı:) Saat konusunda bir diğer önemli nokta ise mekanın partiye hazırlanması ve elbette annenin partiye hazırlanması için çok erken olmaması avantaj sağlar. Biz saat 12.00’da yapmak zorunda kaldık. 19 Mayıs tatili öncesi yaptığımız için aile ve arkadaşlarımızdan yola çıkacalar vardı ve bizim için bir gün daha Ankara’da kalmışlardı. Saat 12.00’a yetişmek çok zor oldu çoookkk!! Hatta ilk gelen misafirler süslemelere yardım ettiler:)
Öneri 6. 19 Mayıs tatili deyince aklıma geldi, böyle resmi tatillerin önünden parti planlamayın, birlikte olmayı çoookkk istediğiniz insanlar katılamayabiliyorlar…
Öneri 7. Fotoğraf çekecek kişiyi mutlaka önceden ayarlayın. İlla profesyonel fotoğrafçı tutmak zorunda değilsiniz tabi. Ama mutlaka biri olsun. aile veya arkadaş çevrenizden birisi bu konuda gönüllü olursa çok iyi olur. Çünkü ne fotoğraf çekmeyi ne de fotoğraf çektirmeyi düşünebiliyorsunuz. Demir Adam’ın doğum günü fotoğraflarını Hacettepe Üniversitesi Fotoğrafçılık Kulübünden bir öğrenci çok az bir ücret talep ederek çekti. Böylelikle hemen hemen doğum günün her anı ölümsüzleşmiş oldu…
Öneri 8. Eğer süslemeleri bir firmayla anlaşıp yapacaksanız, mutlaka önden yaptıkları çalışmalardan birer örnek isteyin. O gün hayal kırıklığı yaşamak istemezsiniz değil mi? Ben tüm süslemeleri kendim hazırladım biliyorsunuz. Çıktıları nereden aldığım soruldu birkaç kez. Buradan Beta-Copy (Ankara Kurtuluş’da) çalışanlarına çok teşekkür ediyorum. Bir gün Demir’le gittik ve kapıda “Aaaa Demir Adam gelmiş” diye karşıladılar. Böylece tanışıklıkları sadece basılı materyallerde kalmamış oldu:)
Öneri 9. Eğer birinci yaş doğum günü kutluyorsanız ve hala bebeğiniz anne sütü alıyorsa emzirmeye elverişli bir kıyafet giymenizi öneririm. Kalabalıktan sıkılıp, memeye sığınmak isteyen bir yavrunuz olabilir!!
Öneri 10. Eğer çocuklu misafiriniz çok olacaksa, çocuklar için oyun alanı ya da koşup oynayabilecekleri bir alan sunan mekanları tercih etmeniz partinizin selameti açısından büyük önem taşıyor. En azından yakınlarda bir park olsun ki herkes rahat edebilsin…
Eğer evde bir organizasyon planlıyorsanız bu konuyla ilgili önerilerim Demir’in diş hediği postundan sonra yayında olacak. Takipte kalın;)

 

23 Haziran 2014 Pazartesi

DEMİR ADAM "HASTA" OLDU/6. HASTALIK

Merhabalar,
Hastalık yazısı yazmak gerçekten çok nahoş bir durum fakat “eşekten düşeni eşekten düşen anlar” misali ne zaman bir konuyu merak etsem baktığım ilk yerlerden biri anne-bebek blogları oluyor. Oğlumun geçirdiği 6. Hastalıkta da bi kaç makale araştırdıktan sonra baktım ki doktorlarla aynı dili konuşmuyoruz annelerin deneyimlerine başvurmayı tercih ettim :)
Bir kere hastalığın adı çok itici “6. Hastalık”!!! Sanki ilk 5’i geçmiş, sıra 6.’ya gelmiş gibi anlaşılıyor. Oysa ki bu hastalığa neden olan virüs tip tipmiş. 6. tipine bir isim bulamadıklarından olsa gerek ismi böyle ezik kalmış. Bu hastalığı ne kadar aşağılasam az, çünkü oğlum tam 3 gün ateşler içinde kaldı. Üstelik ilk ateşlenmesi böyle 39-40 derecelere kadar çıkınca bu annenin aklını kaçıracak noktaya geldiğini tahmin edersiniz sanırım.
6. Hastalık oğlumu en keyifli olduğu yerlerden birinde, havuz başında yakaladı. Götürdüğümüz doktor boğazı biraz kızarmış deyice, “ilk tatilimizde çocuğu hasta ettik” diye ne kadar vicdan azabı yaşadım ah bi bilseniz… Meğer zaten tatile gittiğimizde pusuda bekliyormuş hain virüs, 10 gün kuluçka süresi varmış.
Eğer çocuğunuzun burnu akmıyor, öksürmüyor, kusmuyor yani hiçbir hastalık belirtisi göstermeden ateşler içinde yanıyorsa altıncı hastalık olabilir. Antibiyotikler bu hastalıkta işe yaramıyormuş, sadece ateş düşürücüler kullanılıyor fakat onlar da tam ve uzun süreli bir rahatlama sağlanamıyor. Döküntüler ateş tamamen düştükten sonra başlayıp 1-2 gün içinde kayboluyor.  Ama o ateş var yaaaa tam 3 gün sürdü… Okuduğum ve doktorumuzun söylediği kadarıyla da ortalama 3 gün ateş, sonra döküntü şeklinde bir seyri varmış “Ezik 6. Hastalığın”!!!
Burada kullandığımız ateş düşürücülerin adını yazmayacağım, çünkü çocuğunuzun ateşi böyle nedensiz yere yükseliyorsa doğruuuu doktora gitmekte fayda var. İnternet yüzünden kendi kendimizin doktoru olmaya başladık (!) ama kendi kendimize reçete de yazmayalım değil mi? Hele ki söz konusu olan çocuklarımızsa… Zaten doktorlar nedeni belli olmayan yüksek ateşten çok endişe duyup takip ediyorlar, döküntüyle sonuçlanınca 6. Hastalık olduğunu anlayıp rahatlıyorlarmış.
Bu arada 6. Hastalık , 6 ayla 3 yaş arasında genellikle bahar aylarında görülen bir hastalıkmış. Diş çıkarma zamanlarında da çocuklar kolay enfeksiyon aldıklarından dolayı ( her şeyle diş kaşıma eğiliminde olmaları nedeniyle) görülebiliyormuş, bizimki de tam bu döneme denk geldi. 13. Ayda ilk dişlerini çıkaran oğlum, ilk ateşli hastalığını da bu dönem yaşamış oldu…
İşte ilk hastalıkta böyle geldiii geçtiii… Eğer bu yazıyı okurken çocuğunuzun nedeni belli olmayan yüksek ateşi varsa doğruuu doktora, eğer tanı almış bir altıncı hastalığı varsa panik yok, sabır var anlaştık mı?
“Çocuklarımız hasta olmasın yaaaa!!” diyerek bu yazımı noktalıyorum.
Sevgiler...

30 Mayıs 2014 Cuma

DEMİR ADAM 1 YAŞINDA

Eveeettt biricik oğlum 1 yaşına girdi... Yüzüne her baktığımda yüreğimi hoplatan, her hareketine, ağzından çıkan her sese hayran olduğum, bir gülüşüyle ömrümü aydınlatan biricik bebeğim "1" yaşında artık...
Demir Adam'ın doğum günü hazırlıklarına tam 3 ay önceden başladım, öncelikle 1 yaş doğum günü partileri hakkında ayrıntılı bir araştırma yaptım. Malum meslek hastalığı araştırmadan hiç bir iş yapamıyorum. Konuyla ilgili bilgisayarımda klasörlerimi oluşturdum. Türkiye ve diğer ülkelerdeki parti fikirlerini inceledim. Abartmıyorum bu dediklerimin hepsini yaptım! Sonra da başladım çalışmaya...
Malum artık partiler tematik bir yapı içerisinde!!! Önce temanızı belirlemeniz gerekiyor, ona göre tüm süslemeler şekilleniyor. Demir Adam'ın doğum günü temasını "fil" olarak belirledim. Nedeni ise içimdeki gizli fil hayranlığı sanırım!!
Bir gün çok sevdiğim bir öğrencim bana üzerinde keçeden filler olan bir müzik kutusu hediye etti. Bu keçeden fil uzun süre okuldaki panomda takılı kaldı, daha sonra başka bir öğrencim ben hamileyken bana "hocam siz fili çok seviyorsunuz diye size bunu aldım" diyerek filli bir nazar boncuğu hediye etti. Birden durdum ve düşündüm. Ben fili çok mu seviyordum gerçekten. Öğrenciler böyle bir kanıya nasıl varmışlardı. Hem ben zürafayı daha çok sevmiyor muydum? Zürafa gibi uzun boyunlu, koca gözlü, uzun kirpikli zarif bir hayvan dururken ben dobik dobik fil sevecek değildim heralde!! O gün okuldan çıkarken anahtarlığım gözüme ilişti. İki tane filli anahtarlığım vardı! Aaa dedim "evet yaaa o yüzden benim fili sevdiğimi düşnüyorlar!"
O sıralar en büyük zevkim bebek kıyafetleri almaktı. Her gün aldığım kıyafetlere bakıyor, bebeğimin onları giyeceği günleri hayal ediyordum. O gün akşamda bu kıyafetleri inceleyip eksik listesi yapmaya çalışırken bir de ne göreyim oğluma filli hastane çıkışı almışım. Akabinde filli penye battaniyeler, filli badiler, filli tulumlar dikkatimi çekti. Üstelik odasındaki duvar kağıdında da filler vardı! Dahası mama takımı, önlükleri heeeppp filliydi!! O güne kadar içimdeki fil hayranlığının farkında olmadan yaşamışım! Evet ben dobik dobik fil seviyormuşum meğer!! Madem bu bebeğin her şeyinde fil var temamız fil olsun dedik ve başladık çalışmaya... Bir de puantiyeye bayılırım. O nedenle basılı materyallerimize puantiyeyi de eklemeyi unutmadık! Bu basılı materyallerin oluşturulmasında bizim Cake Boss'un emeği çok. Burdan ona kocaman bir alkıışşş, ıslıklar, öpücükler... :) Ben de 3 ay boyunca "Demir Adam" uyudukça kestim, yapıştırdım, kapladım...
Bakalım oğlumun ilk partisini beğenecek misiniz?
İşte ilk olarak karşınızda davetiyemiz..

Davetiyenin üstündeki yazılar resmi mi olsun, çocuğun ağzından mı olsun polemik konusu olsa da en sonunda biraz resmi olsun dedik ve davetiyelerimiz gönderdik..
Demir'in doğum gününde ailecek konseptimize uyalım istedim ve aynı deseni kumaşa bastırdım. Bu kumaştan dede ve anneanne işbirliğiyle papyon, kravat ve taç yapıldı. Buradan anneanne ve dedeye de kocaman bir alkıııııışşş!!:)
Daha sonra bu baskı işlerini nasıl ve nerde yaptım, parti hazırlayacak olanlar nacizane önerilerim neler olacak ayrı bir post olarak hazırlayacağım;) İşte karşınızda papayon, kravat ve taç... Nasıl beğendiniz mi?
Masa düzeni içinse tabakların içine "Hoşgeldiniz"kartı hazırladık. Temamıza uygun peçetelikler ve Amerikan servisler hazırladık. Patlamış mısırımızı çok fazla hazırladığımız için sunum masasının dışında konuklarımızın masalarına da yerleştirdik.  

Masalara bir de oğlumuzun resimlerinden koyduk:)

Mekanın çeşitli yerlerine "Hoşgeldiniz", "Demir Adam 1 Yaşında", "İyiki doğdun Demir" yazılarını astık:) Astık diyorum ama bunları asan canım abim ve Olga Ablam:) Çoookk teşekkürler:)





Pastasız olur mu hiç? Pastayı da Demir'in Ayşegül Halası yaptı.. Ayşegül'e de buradan ıslıklar, alkışlar, bravoooo nidaları gönderiyorum :) İşteee Demir Adam'ın pastası..



Tabi ki annesi de kurabiyeleri yaptı..:)


Paketleyip, sunuma hazır hale getirdim..


Aslında hayalimde kocaman bir şeker masası hazırlamak vardı, tüm hazırlıklarımda o yöndeydi. Mekan sahibiyle bu konuyu konuşup, masayı bile ayarlamıştık. Fakat son gün bu partiye en büyük köstek mekan sahibesinden geldi, ona da bu partinin perde arkasını yazdığım postumda yer vereceğim. Neyse küçük masa verilince  ben de hayallerimin şeker masasını bölmek zorunda kaldım. Ama olsun böyle de fena olmamış ne dersiniz? Önce şeker masası için dev bir poster hazırladık.

İşte mini şeker masamız:) Şeker masamızda drajeler, çikolatalar, kurabiyeler, bir de cupcakelerimiz var. Cup cakelerimizi de İsmihan Hoca yaptı. Çoooookk lezzetli ve şıklardı. İsmihan Hocam'a burdan milyonlarca teşekkür ve öpücük gönderiyorum :) 
Drajelerin tam önüne oğlanımın resmini koydum:)
Bunlar da üşenmeden kapladığım çikolatalar..
Bunlar da Küçük çikolatalar..Bunları kaplamak gerçekten çok zaman alıcıydı, ama hepsi şeker masasında yerini aldı :)


Peki sizce bu masanın önünde asılı olanlar ne? Bu araştırmalarım sırasında en çok hoşuma giden fikirdi. Farklı yüz ifadeleriyele "Demir Adam"  :)

Farklı yüz ifadelerini bir başka yerde daha kullandım. Pipetlerde!!!
 Önce bayrakları kestim, sonra farklı yüz ifadelerini bu bayraklara yapıştırdım. Bunarı kesmek gerçekten zordu. miniminicikler. Farklı yüz ifadeleri çalışmamda bana yardımcı olan, Çitlenbiğim, Sibel Hanım, Bahar ve Burcu sizlere onyüzbinmilyon öpücük:)
Şeker masası yeterince büyük olmayınca limonata, mısır ve emek emek kaplayıp, 3 kat tülle kapaklarını sardığım su şişelerim bir başka masada yerini buldu:)

Olga Abla (Abimin eşi) bir gece önce tam 3 kg. mısır patlattı konuklarımıza... İnanılmaz lezzetliydi... Olga Abla'ya da çoookkk kocaman bir alkış eşliğinde öpücüklerimi gönderiyorum :)

Bu arada mısır kutularını kesmek ve katlamak 3 günümü aldı ama şimdi resimlere bakınca iyi ki yapmışım diyorum:) Yiyeceklerin üstündeki Demir yazıları, kulağında 1 yazan fil desenlerini ise eşim teeeekk tek tasarladı! İyi ki mühendis koca almışım hihiii hiii:))) 

Demir'in 9 ayı panosunu da bu masanın arkasına koyduk...
Gelelim 3. masamıza. Bu masada misafirlerimize hediyelerimiz var. Malum Demir Adam tam bir centilmen (!) olduğu için partisine gelen bayanlara bisiklet sepet içinde menekşeler hediye etti...


Bu menekşe dolu sepetleri yemek masalarında dekoratif olarak da kullandım. Bu çiçekler bence Ankara'nın 1 numaralı çiçekçisi olan MyGarden'dan.. Mümin Bey konuklarımız için en taze menekşeleri elleriyle seçip sepetlere yerleştirdi... Mümin Beyi' de alkışlayalım mı? :)





















Bu resimde masanın iki kenarına bağlanmak üzere gelen uçan balonlarımız.. Bağlandıkları yerde 10 sn durduktan sonra uçuuuppp gittileeerrr... Zaten bu balonları ne zor zahmet aldık ama, bir poz bile veremeden nasıl uçup gittler kamera arkası postumda anlatacağım!!

Eveeett gelelim bu partinin en can alıcı noktasına. Biliyosunuz son dönemde favorim pop kek! Oğlumun doğum gününde de bir pop kek atölyesi yapmaya karar verdim. Yıllar önce almayı çok istediğim fakat eşimin engellemeleriyle vazgeçtiğim  daha sonra bana Dileğim tarafından hediye edilen  çikolata şelalem  kaldırıldığı dolap köşesinden  çıkacaktı sonunda:) Dilek'e burdan tekrar teşekkürlerimi gönderiyorum. Çikolata şelalem olmadan nasıl yapılacaktı bu atölye! Serde akademisyenlik var ya hemen bu atölye çalışmasına bir de slogan buldum ve eşimle birlikte bir poster hazırladık! :)

Yaratıcılık lezzetle buluşacaktı!! Pop kekleri biz yapıp getirecektik, sonra pop kekler önce çikolataya, sonra da damak zevkinize uyan herhangi bir yiyeceğe batırılacaktı!! Veee oldu:) Ama bu atölye çalışması sonunda katılımcılara sertifika yerine booolll kalori verildi :))) Bu arada o günün sabahı biz pop kek yapamayacağımız için pop kekleri de kayınvalidem yaptı. Çookk lezzetlilerdi çoookkk:) Kayınvalideme de buradan teşekkürlerimi, öpücüklerimi gönderiyorum...

Çikolata olarak Eti Karam Gurme Acılığı Azaltılmış Bitter Çikolata kullandım. Müthiş oldu. Her çikolata bu kıvamda erimiyor çünkü. Bir de gerçekten çok lezzetli...
Çilek, çikolata-çilek uyumuna bayılan, ve çilek mevsimi yeterince çilek yiyemeden geçecek diye her sene bir panik  olan benim için masada yerini aldı...
Mide fesatına neden olmayalım diye pop-keklerin üstü için hazırladığım yiyecekleri 10 çeşitle sınırlı tuttum.
Bir de her masa da olduğu gibi bu masaya da oğlumun resimlerini ve fiil şeklinde dekoratif objeleri de koymayı ihmal etmedim.

Partinin sonunda önce Demir için hazırladığımız filmi izledik. Biraz yüklü bir dosya olduğu için burada paylaşamıyorum ama en kısa zamanda dosya boyutunu küçültüp sizlerle paylaşacağım. Sonra da pastalar yenirken birbirinden güzel olan hediyelerimizi açtık..

Bu minik ayakkabılar da oğluma Gülin Halası'ndan hediye..Gelmen bile yeterdi halası;) Ama ayakkabılarda çok güzel iyi ki almışsın :)))
Doğum gününe gelen, bu özel günümüzü bizimle paylaşan tüm akraba ve dostlarımıza milyonlarca kere teşekkür ediyorum.. Evet Demir belki bu doğum gününü hiç hatırlamayacak ama ben hiç bir anını unutmak istemiyorum.
 O ilk güldüğü an bizi ne kadar heyecanlandırdığını, ilk anne baba deyişinin bizi ne kadar mutlu ettiğini, duygulandırdığını hatırlamayacak belki ama heeeppp bizim anılarımızda tazecik yaşayacak. Bu doğum günü bizim Demir Adam'la geçirdiğimiz ilk yılın kutlamasıydı aslında, "Anne Baba" sıfatıyla geçirdiğimiz muhteşem anılarla dolu ilk yılın kutlaması...Gelen, arayan ve bu yazıyı okuyarak bu özel günümüzü bizimle paylaşan herkese, papyonunu ve yeleğini çıkararak kendini dağıtmış Demir Adam'dan kocaman bir alkıııııııışşşşş!! :)