Çalışan anne olarak hayatı
sürdürmek gerçekten zormuş. Sürekli bir koşturmacanın içinde insan kendisini
kaybetmemek için çok çaba sarf ediyor. İşte bende oğlumun uyku saatleri olan o
kısacık zaman dilimlerinde kendim için bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Eskiden
evin dağınık olması benim için stres unsuruyken şimdilerde evin dağınıklığına
“çok da fifi” modunda yaklaşıyorum :)
İşte bir günüm
Demir sabah ortalama 06.00-07.00
arasında uyanıyor. Biraz yatakta “oğlum azıcık daha uyu” yalvarmalarından sonra-ki
bu yakarışlar hiçbir zaman uykuyla sonuçlanmaz- güne merhaba diyoruz. Demir’in
sabah bakımı ile babası ilgilenirken ben hazılanıyorum. Sonra kahvaltı, emzirme
derken apar topar evden çıkıyoruz. Neyse ki hafta içi annemlerde ikamet
ediyoruz yoksa bir de Demir’i hazırlayıp çıkmak gerekecek ki ona pazartesi
sendromu diyorum! Eğer saçlarım kötüyse ve hala vaktim varsa haydi bakalım
koştur koştur kuaföre, oradan da “offf yine geç kaldım” düşünceleriyle koştur
koştur okula! Büyük ihtimalle bir çocuk takibine, toplantıya ya da derse ucu
ucuna yetiştiğimden apar topar bir bardak su içip işimin başına geçiyorum. Saat
12.00’da “ayyy geç kalıyorum” düşünceleriyle tekrar eve gidiyorum. Önce Demir’i
emziriyorum, sonra yemek yiyorum, sonra Demir’le yaklaşık 10 dk. oynayıp, haydi
bakalım tekrar okula koşuyorum. Öğleden sonra ders, toplantı, çocuk takibi
yoksa çok mutluyum çünkü birikmiş araştırmalarımı tamamlayabilecek, ders sunusu
hazırlayabilecek, bölüm işlerini yapabilecek ya da sınavları okuyabilecek bir
zamanım var demek! Böyle zaman dilimlerini çok nadir yakaladığımdan hemen
kahvemi alıyorum odama çekiliyorum, zaman hızla akıyor ve saat 15.30’da koşa
koşa tekrar eve! Artık bu saatten sonra varlığımı genelde Demir’e armağan
ederek uyku saatine kadar oyun, gezi, yemek, banyo, ile saat 20.00’a kadar
vakit geçiyor. Bu saatlerde elime telefon ya da tablet almamaya çalışıyorum,
çünkü bizim oğlan elimde bunları görünce hemen almak istiyor. Bir de ben de
oğlumla geçirdiğim sınırlı zamanlara teknolojiyi dahil etmek istemiyorum. Saat
20.00-20.30 arasında Demir’in uyku seramonisi var. Yaklaşık 21.00 gibi derin
uykuya geçiyor. Eğer ben de yorgunluktan uyuyakalmamışsam hemen bilgisayarımı
açıyorum. Yetiştirmem gereken bir ders sunusu, bir rapor, bir araştırma varsa
yaklaşık gece saat bire ikiye kadar onunla uğraşıyorum. Zannetmeyin ki Demir
Adam o saate kadar kesintisiz uyuyor. En az iki kere uyanmış ve tekrar beslenip
uyutulmuş oluyor :)
Eğer herhangi bir akademik işim
yoksa başlıyorum internette gezinmeye. Sevdiğim blogları okuyorum, instagram,
facebook, twitter, pinterst arasında geziniyorum, bazen de yeni bir blog yazısı
yazıyorum. Şimdilerde ise oğlumun yaklaşan doğum günü için faaliyetteyim. Tasarla,
kes, yapıştır, bağla işleriyle çok meşgulüm. Bu arada televizyonu unuttum! Hiçbir
diziyi ve programı takip etmiyorum. Hangi diziler var ondan bile haberim yok! Sezon
sezon izlenmeyi bekleyen dizilerim eskidi gitti! Bazen boş boş televizyonun
karşısında yatmak istiyorum ama izleyecek bir program bir türlü bulamadığım
için gene alıyorum elime bir dergi, bir kitap onlarla oyalanıyorum. Bazen de
mutfak tezgahının başında kurabiye, kek, pasta işlerine girişiyorum. İşte
burada paylaştıklarım hep “gece yarısı ürünleri” J
Sonrada kıvrılıyorum oğlumun
yanına ooohh mis:) Evet beraber yatıyoruz. Yatağında da uyuduğunu keşfetmeme
rağmen şimdilik ayrılmaya niyetim yok! İleride zaten değil yatak beni odasına bile almadığı “hırt
ergenlik dönemleri” gelecek! Çatlak sesiyle “anne yalnız kalmam gerek” diyecek!
Bunları düşününce azıcık daha beraber yatabiliriz diye düşünüyorum ama hiç bir
danışanıma önermiyorum:)))) Değerli okuyucum bu durum aramızda sır olarak
kalsın tamam mı? Biraz da kolaylık sağlıyor beraber yatmak çünkü gece iki ya da
üç kere daha uyanarak sabahı ediyoruz. Zaten çok geç yatıyorum, böylece en
azından yataktan kalkmıyorum. Mazeretim de var yani!:)
Eskiden 8,5-9 saat uyumadan
uykumu alamazdım. Şimdi maksimum 5-6 saat uyuyorum – o da kesintisiz değil- ama
gayet iyi hissediyorum. Yapılan bir araştırma anne sütünün uyku kalitesini
arttırdığını bu nedenle süt veren annelerin daha az uykuyla günlük
ihtiyaçlarını karşıladığını ortaya koymuş. Bunun durumun benim açımdan zaten hiçbir
açıklaması olamazdı!!!
Gelelim haftasonunaaa… Hafta sonu
ise elbette daha gezmeli tozmalı ve eğlenceli. En azından ailecek, hiç
ayrılmadan bol oyunlu, bol oksijenli! Akşam gezmeleri ise genelde ev oturması,
arkadaş ziyareti şeklinde çünkü uykusu gelmiş ama dışarıda uyuyamayan bir çocuk
gerçekten çok zor! O nedenle gece gezmelerine artık ara verildi…Gördüğünüz gibi bu yazıda hiçbir temizlik, yemek, ütü öğesine yer verilmemiştir. Hafta içi annem babam en büyük yardımcım. Hafta sonu ise ortalık darmaduman!! Hafta içi biz evde yokken evimize gelen, bizi derleyip toplayan bir yardımcım olduğunu da itiraf ediyorum. Hiçbir desteği olmadan çocuklarını büyüten anneleri çok takdir ediyorum, çok zor, gerçekten çok zor. Ben bu konuda çok şanslıyım…
İşte böyleee… Haydi bakalım tempo tempo!!!
Merhaba
YanıtlaSilÖncelikle bloğunuzun ismi dikkatimi çok çekti çünkü bende akademisyen olma yolunda ilerliyorum. Sadece okul hayatını düşününce evet işler pek zorlamazmış gibi geliyor ama bunun içine evlilik ve annelikde girince işlerin nasıl olacağını gerçekten merak ediyordum :) Onun için bloğunuz ve yazılarınız benim bu sorularıma cevap verir nitalikte oldu :) Şuan anlayabildiğim kadarıyla akademisyenlik+annelik pek kolay birşey değil ama karşımda bunu başarabilen birisini görmekte çok güzel. Yazılarınız çok keyifl, lütfen yazmaya hep devam edin :) Mutlu günler :)
@hayatyolculuğum çok teşekkür ederim. Yazılarımı beğenmeniz ve takip etmeniz beni çok mutlu etti:) Akademik hayat gerçekten çok zor. Hiç dışarıdan göründüğü gibi olmuyor hele de çocuk olunca he rşey daha da zorlaşıyor. Ama gönül vermek, severek çalışmak, çalışmayı-araştırmayı bir yaşam felsefesi olarak benimsemek önemli:) İşte böyle olunca, sevdiğiniz işi yapınca işler biraz daha kolaylaşıyor. Umarım akademisyen olarak mutlu, huzurlu ve başarılı günler sizi bekliyordur. Şimdiden başarılar ve bol şanslar dilerim.. Sevgiler..
SilCanım sanishim , senin 3 çocuğun da olsa hepsine de ayrı ayrı yeterdin ben bilirim! Senin herşeye ayıracak zamanın vardır, az ve öz daha doğrusu " tadında" ... Zamanın , tatlı uğraşların heep bol bol olsun... Hepsinden önemlisi huzurun heep olsun!;)
YanıtlaSilÖzgeemmm, canım beniimm çok teşekkür ederim:) umarım beraber gerçekleştireceğimiz tatlı uğraşılarımız hiç bitmez:) Birlikte daha yaratıcı, daha orjinal, daha keyifli herşey..:) Öpücükledim büsbüyük:)
SilBen bu işin stresiyle başa çıkamıyorum. Mesela tez sürekli kafamı meşgul ediyor; ama oturup yapmıyorum. Onu basardığım an ben de stresli değil mutlu bir akademisyen anne olacağım :)
YanıtlaSilNesrin hanım merhaba:) Öncelikle ilginize teşekkür ederim.. Tez gerçekten stresli bir süreç fakat keşke tezle bitse... Tabi doktoradan sonra önemli bir kısmı geride kalmış oluyor ama asıl şu doçentlik sınavı bitse diyorum bende!!:) İşte akademik hayatta tez süreci gibi... Ah şu verileri bir toplasam gerisi kolay deriz, sonra ahh şu istatistik bi bitse serzenişlerimiz, sonra offff tartışmayı bir türlü bitiremedim o bitsin gerisi koyal düşünceleri, sonraa ayyy şu genel bilgiler ne sıkıcı derken şekilsel düzeltmeler!!! daha sonra da şu sınavı bir geçsem stresi... Her geldiğimiz aşama en zoru şu akademik hayatta. Ama bence akademik hayatın baharı doçentlik sınavını alıp, kadrosuna atandıktan sonra başlayacak...
SilUmarım en kısa zamanda tezinizi tamamlar, sınavını başarıyla atlatırsınız... Bol şans..