16 Nisan 2014 Çarşamba

AKADEMİSYEN ANNENİN BİR GÜNÜ

Bana en çok sorulan sorulardan birisi “bu kadar şeyi yapacak zamanı nasıl buluyorsun?” bu merakı gidermek için bu postu yazmaya karar verdim.
Çalışan anne olarak hayatı sürdürmek gerçekten zormuş. Sürekli bir koşturmacanın içinde insan kendisini kaybetmemek için çok çaba sarf ediyor. İşte bende oğlumun uyku saatleri olan o kısacık zaman dilimlerinde kendim için bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Eskiden evin dağınık olması benim için stres unsuruyken şimdilerde evin dağınıklığına “çok da fifi” modunda yaklaşıyorum :)
İşte bir günüm
Demir sabah ortalama 06.00-07.00 arasında uyanıyor. Biraz yatakta “oğlum azıcık daha uyu” yalvarmalarından sonra-ki bu yakarışlar hiçbir zaman uykuyla sonuçlanmaz- güne merhaba diyoruz. Demir’in sabah bakımı ile babası ilgilenirken ben hazılanıyorum. Sonra kahvaltı, emzirme derken apar topar evden çıkıyoruz. Neyse ki hafta içi annemlerde ikamet ediyoruz yoksa bir de Demir’i hazırlayıp çıkmak gerekecek ki ona pazartesi sendromu diyorum! Eğer saçlarım kötüyse ve hala vaktim varsa haydi bakalım koştur koştur kuaföre, oradan da “offf yine geç kaldım” düşünceleriyle koştur koştur okula! Büyük ihtimalle bir çocuk takibine, toplantıya ya da derse ucu ucuna yetiştiğimden apar topar bir bardak su içip işimin başına geçiyorum. Saat 12.00’da “ayyy geç kalıyorum” düşünceleriyle tekrar eve gidiyorum. Önce Demir’i emziriyorum, sonra yemek yiyorum, sonra Demir’le yaklaşık 10 dk. oynayıp, haydi bakalım tekrar okula koşuyorum. Öğleden sonra ders, toplantı, çocuk takibi yoksa çok mutluyum çünkü birikmiş araştırmalarımı tamamlayabilecek, ders sunusu hazırlayabilecek, bölüm işlerini yapabilecek ya da sınavları okuyabilecek bir zamanım var demek! Böyle zaman dilimlerini çok nadir yakaladığımdan hemen kahvemi alıyorum odama çekiliyorum, zaman hızla akıyor ve saat 15.30’da koşa koşa tekrar eve! Artık bu saatten sonra varlığımı genelde Demir’e armağan ederek uyku saatine kadar oyun, gezi, yemek, banyo, ile saat 20.00’a kadar vakit geçiyor. Bu saatlerde elime telefon ya da tablet almamaya çalışıyorum, çünkü bizim oğlan elimde bunları görünce hemen almak istiyor. Bir de ben de oğlumla geçirdiğim sınırlı zamanlara teknolojiyi dahil etmek istemiyorum. Saat 20.00-20.30 arasında Demir’in uyku seramonisi var. Yaklaşık 21.00 gibi derin uykuya geçiyor. Eğer ben de yorgunluktan uyuyakalmamışsam hemen bilgisayarımı açıyorum. Yetiştirmem gereken bir ders sunusu, bir rapor, bir araştırma varsa yaklaşık gece saat bire ikiye kadar onunla uğraşıyorum. Zannetmeyin ki Demir Adam o saate kadar kesintisiz uyuyor. En az iki kere uyanmış ve tekrar beslenip uyutulmuş oluyor :)
Eğer herhangi bir akademik işim yoksa başlıyorum internette gezinmeye. Sevdiğim blogları okuyorum, instagram, facebook, twitter, pinterst arasında geziniyorum, bazen de yeni bir blog yazısı yazıyorum. Şimdilerde ise oğlumun yaklaşan doğum günü için faaliyetteyim. Tasarla, kes, yapıştır, bağla işleriyle çok meşgulüm. Bu arada televizyonu unuttum! Hiçbir diziyi ve programı takip etmiyorum. Hangi diziler var ondan bile haberim yok! Sezon sezon izlenmeyi bekleyen dizilerim eskidi gitti! Bazen boş boş televizyonun karşısında yatmak istiyorum ama izleyecek bir program bir türlü bulamadığım için gene alıyorum elime bir dergi, bir kitap onlarla oyalanıyorum. Bazen de mutfak tezgahının başında kurabiye, kek, pasta işlerine girişiyorum. İşte burada paylaştıklarım hep “gece yarısı ürünleri” J
Sonrada kıvrılıyorum oğlumun yanına ooohh mis:) Evet beraber yatıyoruz. Yatağında da uyuduğunu keşfetmeme rağmen şimdilik ayrılmaya niyetim yok! İleride zaten değil  yatak beni odasına bile almadığı “hırt ergenlik dönemleri” gelecek! Çatlak sesiyle “anne yalnız kalmam gerek” diyecek! Bunları düşününce azıcık daha beraber yatabiliriz diye düşünüyorum ama hiç bir danışanıma önermiyorum:)))) Değerli okuyucum bu durum aramızda sır olarak kalsın tamam mı? Biraz da kolaylık sağlıyor beraber yatmak çünkü gece iki ya da üç kere daha uyanarak sabahı ediyoruz. Zaten çok geç yatıyorum, böylece en azından yataktan kalkmıyorum. Mazeretim de var yani!:)

Eskiden 8,5-9 saat uyumadan uykumu alamazdım. Şimdi maksimum 5-6 saat uyuyorum – o da kesintisiz değil- ama gayet iyi hissediyorum. Yapılan bir araştırma anne sütünün uyku kalitesini arttırdığını bu nedenle süt veren annelerin daha az uykuyla günlük ihtiyaçlarını karşıladığını ortaya koymuş. Bunun durumun benim açımdan zaten hiçbir açıklaması olamazdı!!!
Gelelim haftasonunaaa… Hafta sonu ise elbette daha gezmeli tozmalı ve eğlenceli. En azından ailecek, hiç ayrılmadan bol oyunlu, bol oksijenli! Akşam gezmeleri ise genelde ev oturması, arkadaş ziyareti şeklinde çünkü uykusu gelmiş ama dışarıda uyuyamayan bir çocuk gerçekten çok zor! O nedenle gece gezmelerine artık ara verildi…

Gördüğünüz gibi bu yazıda hiçbir temizlik, yemek, ütü öğesine yer verilmemiştir. Hafta içi annem babam en büyük yardımcım. Hafta sonu ise ortalık darmaduman!! Hafta içi biz evde yokken evimize gelen, bizi derleyip toplayan bir yardımcım olduğunu da itiraf ediyorum. Hiçbir desteği olmadan çocuklarını büyüten anneleri çok takdir ediyorum, çok zor, gerçekten çok zor. Ben bu konuda çok şanslıyım…
İşte böyleee… Haydi bakalım tempo tempo!!!

6 yorum:

  1. Merhaba
    Öncelikle bloğunuzun ismi dikkatimi çok çekti çünkü bende akademisyen olma yolunda ilerliyorum. Sadece okul hayatını düşününce evet işler pek zorlamazmış gibi geliyor ama bunun içine evlilik ve annelikde girince işlerin nasıl olacağını gerçekten merak ediyordum :) Onun için bloğunuz ve yazılarınız benim bu sorularıma cevap verir nitalikte oldu :) Şuan anlayabildiğim kadarıyla akademisyenlik+annelik pek kolay birşey değil ama karşımda bunu başarabilen birisini görmekte çok güzel. Yazılarınız çok keyifl, lütfen yazmaya hep devam edin :) Mutlu günler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @hayatyolculuğum çok teşekkür ederim. Yazılarımı beğenmeniz ve takip etmeniz beni çok mutlu etti:) Akademik hayat gerçekten çok zor. Hiç dışarıdan göründüğü gibi olmuyor hele de çocuk olunca he rşey daha da zorlaşıyor. Ama gönül vermek, severek çalışmak, çalışmayı-araştırmayı bir yaşam felsefesi olarak benimsemek önemli:) İşte böyle olunca, sevdiğiniz işi yapınca işler biraz daha kolaylaşıyor. Umarım akademisyen olarak mutlu, huzurlu ve başarılı günler sizi bekliyordur. Şimdiden başarılar ve bol şanslar dilerim.. Sevgiler..

      Sil
  2. Canım sanishim , senin 3 çocuğun da olsa hepsine de ayrı ayrı yeterdin ben bilirim! Senin herşeye ayıracak zamanın vardır, az ve öz daha doğrusu " tadında" ... Zamanın , tatlı uğraşların heep bol bol olsun... Hepsinden önemlisi huzurun heep olsun!;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özgeemmm, canım beniimm çok teşekkür ederim:) umarım beraber gerçekleştireceğimiz tatlı uğraşılarımız hiç bitmez:) Birlikte daha yaratıcı, daha orjinal, daha keyifli herşey..:) Öpücükledim büsbüyük:)

      Sil
  3. Ben bu işin stresiyle başa çıkamıyorum. Mesela tez sürekli kafamı meşgul ediyor; ama oturup yapmıyorum. Onu basardığım an ben de stresli değil mutlu bir akademisyen anne olacağım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nesrin hanım merhaba:) Öncelikle ilginize teşekkür ederim.. Tez gerçekten stresli bir süreç fakat keşke tezle bitse... Tabi doktoradan sonra önemli bir kısmı geride kalmış oluyor ama asıl şu doçentlik sınavı bitse diyorum bende!!:) İşte akademik hayatta tez süreci gibi... Ah şu verileri bir toplasam gerisi kolay deriz, sonra ahh şu istatistik bi bitse serzenişlerimiz, sonra offff tartışmayı bir türlü bitiremedim o bitsin gerisi koyal düşünceleri, sonraa ayyy şu genel bilgiler ne sıkıcı derken şekilsel düzeltmeler!!! daha sonra da şu sınavı bir geçsem stresi... Her geldiğimiz aşama en zoru şu akademik hayatta. Ama bence akademik hayatın baharı doçentlik sınavını alıp, kadrosuna atandıktan sonra başlayacak...
      Umarım en kısa zamanda tezinizi tamamlar, sınavını başarıyla atlatırsınız... Bol şans..

      Sil